-->

9 Nisan 2015 Perşembe

Maydanoz meselesi...

"Hayaller eski sevgili, gerçekler bu ara açılan kısmetimin getirilerinin günaydın mesajları..."

Yani evren bana diyor ki, al elinde bunlar var , bunlarla oyna. İyi de bi sor bakalım benim canım oyun mu oynamak istiyor.
Benim canım sadece o 2 gün önce saydırdığım geri zekalıya sarılmak istiyor.
Siz hiç süpermarkette maydanoz seçerken bangır bangır "If you go away" çaldı mı? O sırada hava yağmurlu ve sokak bomboş muydu? O sırada hiç haz etmediğiniz bir adam size mesaj atıp, eski sevgilinizin hitap ettiği şekilde hitap etti mi? Hemen arkasından iş görüşmesine çağrılıp , görüşeceğiniz kişinin eski sevgilinizle aynı isimde olduğuna tanık oldunuz mu?
Şimdi bu halde benim bu hiç susmayan iç sesim bile susmaz mı? Sustu, kalk kızım toparlan, siktir et şu herifi, zaten 5 para etmez bir dünya markası der mi?
Demiyor ki...
Bitmedi diyor. Hiç de 5 para etmez falan demiyor. 2 gün önce blogda giydirirken de konuşuyordu bu iç sesim. Yazma bak , yazarken canın acıyor diyordu. İç sesim bile bana dost değil ki.
Darmadağın oldum bugün.
Hepsi o marketten maydanoz almamla patladı, ne güzel bastırmıştım kendimi. Ya da kandırmıştım.
Bu sefer niye farklı?
Kimyasal bir şeyler var sanki, mantığınla bakarsın, uymaz. Mantığın sevmez adamı, için anlar. İçinde tarif edemediğin bir yer vardır, o adamın parmağını oynatsa neden oynattığını anlatan, o adamın şifrelerini çözen ve seni O'na iten bir şey vardır hani...
İşte o var. O varken de ben gidemiyorum.
Mantığım diyor ki etrafında bu kadar adam var, hiç biri onun kadar yakamaz canını, ne sen izin verirsin bir daha, ne de onlarda bu kapasite var, kanmış gibi yap gitsin. Yepyeni bir hikayenin kahramanı ol artık.
Olamazsın.
O'nu son gördüğün günün sevimsiz sessizliğinde durdurduğun zamanı, ne geri ne ileri saramazsın, çakılır kalırsın.
Sigara içerken düşünen, su içerken mutlu olan adam; Seni seviyorum.




7 Nisan 2015 Salı

O Bir Dünya Markası...

Tabi hoş bir konuda değil...
Başımdan öyle bir olay geçti ki sayın okuyucu, 30 yaşıma kadar ne günah işlediysem kesin affolmuştur. Bu arada bu saçma sapan olayı yaşamama sebep hangi eski sevgilimin ahıysa , kendisine o ahları iadeli taahhütlü yolluyorum.
Neyse ne inkar , ne itiraf bu yalnızca sitem tarzındaki ani ve şiddetli girişimin ardından derin bir nefesle sakinleşip yazmadığım zamanlarda neler olmuş objektif bir şekilde göz atalım mı?
Başıma ne geldiyse beleş kişisel gelişim seminerleri merakımdan geldi aslında...
Öncesinde ruh ikizimi bulmuş, Bay Tarçınlı Kahve'nin adının üstüne hafiften silik olsa da bir çizik atmış, ruh ikizim elimi tuttu diye nabzını 140'lara yükselten, hafif salak, hafif aşık kız modunda, mutlu ve sakin bir hayata ufak bir adım atmıştım...
Hatta ve hatta adam bana bir ömür benim donlarımı yıkamaya var mısın dediğinde , bunu aldığım en ciddi evlilik teklifi olarak görmeyi bile başarmıştım.
Sonra n'oldu peki?
Ben tabii ki rahat durmadım....
Her şeyden habersiz bir isim analizi seminerine katıldım. Ortalıkta gezinen bir tip vardı, dikkat çekmemesi mümkün olmayan öküz kişisi aslında orada bana hafiften itici gelmişti. Karşısında bacaklarını şeyine kadar açmış bir ablamızla muhabbet eden o itici çocuk, bugünün ana karakteri olmayı bu karaktersizlikle başardığına göre sorun onda değil bende kısmını irdeleme gereği duymuyorum. O kısım her zaman olduğu gibi işime gelmiyor tabii ki.
Off çok geyik yaptım, olaya giremiyorum!
İsim analizi seminerine dönelim... Seminer boyunca beni inceleyen Bay Dünya Markası'yla göz göze gelmem, 7 sülalesinin isim analizini yaptıran emekli amcayı azarlamamla aynı zamana denk geldi. Şeytan tüyü denen şeyi hafife almamak lazımmış sayın okuyucu, O'nun o şeytan tüyünün yerini bir bulsam, köküne kadar kazırım şu saatten sonra ama maalesef o ana bir etkisi olmuyor artık. Seminerin sonunda da kısa muhabbet ve el sıkışmamızın ardından, Facebook'ta benim gibi kendisinin de tek olduğunu söyleyen bu dünya markasının adını seminerden çıkar çıkmaz unuttum ben. Yaşasın B12 eksikliği, yaşasın demirsizlik, lakin O unutmadı. Şu andan sonrası da bir hayvan belgeseli tadında zaten...
Avına haince yaklaşan antilop bile daha insaflıdır!
Diğer kutusuna düşen mesajını 3 gün sonra gören ben, o 3 gün içinde ruh ikizimin isim analizinin içinde boğulmuş , negatif enerjili harflerine ondan daha çok içerleyen bir haldeyken bu dünya markasıyla muhabbet etmeye başladım.
Tipik erkek, sürekli mesaj, sürekli aramalar falan diyemiyorum. Evet bunlar vardı ama bu adam allak bullak etti beni ya, göklere çıkardı, baktım ruh ikizimden kopmaya başlıyorum, bununla dost kalamıyorum , Kırmızı Kafa'yı buna ayarlamaya bile kalkıştım ama başarısız oldum. Ve bizim n'olucağımız belli, biz evleniriz bence lafıyla gözlerimden fırlayan kırmızı büyük kalpler eşliğinde başlayan acayip şeyin güzel olan tek yanının bir kaç günlük fragmanı olduğunu anlayamayacak kadar salak olduğuma en ciddi ispat ilişkimi de geride bırakmış oldum. Ya bence benim kısmetimi kapattı biri, bu kadar beyinsiz bir araya gelip hayatıma giremez mümkün değil.
Ya da bu finaliydi.
Bu evrenin bana sana verdiğim son cezaydı deme şekli olabilir mi? N'olur olsun!
Çünkü burada üstün körü anlattığım şeyin canımı fena halde yaktığını anlatmayı kendime yediremedim.
Bugün tam 1 ay oldu.
Bu 1 ay içinde Bay Tarçınlı Kahve bile geri döndü bana ... Kılım kıpırdamadı. Sadece ne masummuş adamın günahını almışım dedim. Ruh ikizim dediğim adam da geri geldi, yavan geliyor konuşmaları sanki...
Garip bir iz bırakıyor bazı insanlar, dilerim sizinkiler aklı selim kişiler olsun. Beterin beteri varmış, bence herkes eski sevgililerine dönsün, yeni birinin ne büyük risk olduğuna örnek olarak ilişki analizi seminerlerine şekil A1 olarak incelemeye gönderilsem, tüm dünyaya ışık saçar, ayrılan eski sevgililerin barışma oranında patlama yaratırım.
Tabi ben bunları yazarken baya baya aşk acısı çekmiş gibi yazdım da , onu bile çekemediğimi fark ettim, sadece çok inandığım birine çok kırıldım. Sanırım hayatımda ilk kez bu kadar kırıldım.
Ama ahlar vahlar olsa olsa Bay Tarçınlı Kahve' de olduğundan ötürü;

"Üzülmeye Değmez" insan kategorisinde bir dünya markası arkadaşımızı üç evetle uğurluyoruz ...

Ne o siz dünya markası deyince cümleyi başka küfürle mi tamamladınız?
Çok ayıp ;)