-->

25 Ekim 2014 Cumartesi

İlk buluşmada yapılmaması gerekenler mi?

İlk buluşma...
Sıkıntılı, eğer akşam olacaksa sabahtan insanın tüm hücrelerine yüksek dozda endişe yükleyen, buluşma anı yaklaşırken muhakkak tersliklerin yakana yapıştığı o meymenetsiz ama bir o kadar da hoş gün...
Mesela ben hazırlanırken son ana kadar adamın işi çıkacağını ve gelmeyeceğini düşünerek içimi karartmam, yok yok hiç karartmam, içimde endişe kumkuması mı var benim?
Yok değil mi? Sizde de olmasın... O adam buraya gelecek.
Geldi sizi aldı evinizin önünden...
Arabanın içinde mi oturuyor? Yoksa dışarı çıkmış mı? Çıkmışsa aldanmayın bu duruma, arabada sıkılmıştır, hemen kaptırmayın kendinizi , ne kibar adam bu böyle, arabanın dışına çıkıp beni bekliyor deyip de yelkenleri saniyesinde suya indirmek size sonrasında hayal kırıklığı , göz yaşı , uykusuz geçen akşamlar olarak geri dönebilir. 
Ay çok kötü niyetli konuştum...
Olsun siz yine de hemen indirmeyin o yelkenleri suya...
Arabada çok konuşmayın , çaktırmadan adamı izleyin, ama az da konuşmayın, dozunu ben henüz tam kelime sayısı olarak ayarlayamadım çünkü ben hep çok konuşuyorum orayı da siz ayarlarsınız diye düşünüyorum.
Mekana gelindi, yemek yenecek. Sipariş konusu da sıkıntı. Benim gibi şundan istiyorum ama şurası şöyle olsun , burası böyle olsun diye, yemek siparişi yerine içinde giriş gelişme ve sonuç barındıran  kompozisyon yazanlardansanız, bu gecelik buna ara vermeniz hepinizin hayrına olacaktır,kulüp sandviç istiyorum ama içinde jambon olmasın, kaşar kafi ama lütfen parçalanmasın,yanındaki patatesler çok sıcak olmasın ama yağ da kokmasın, salatalık ve domatesin de kabukları soyulsun, hatta bunu üç katlı hazırlamayın o iki katlı da güzel gibi şeyler demeyin mesela, adab-ı muaşeret kurallarına göre siparişimizi esas oğlana söyleyeceğiz ve garsona o iletecek ya, standart bir erkeğin böyle bir kompozisyonu aklında tutması , adamın o gece size evlenme teklif etmesinden daha düşük bir ihtimal, üstelik o sipariş muhtemelen yanlış gelecek ve siz de benim gibi biraz asabi yapıdaysanız siniriniz bozulacak, geri gönderilen tabakların ilişkinin gelişimindeki negatif etkisi düşündüğünüzden daha yüksek.
Adam içinde soğan, sarımsak vb. kokulu maddeler barındıran bir yemek siparişi veriyorsa , boş hayallere kapılmayın, sizi öpmeyi düşünmüyor. Tamam siz de benim gibi Kezban olabilirsiniz, zaten ilk buluşma bu neden öpüşelim diyor olabilirsiniz ama bir erkek de bu ihtimali düşünmüyorsa, sizden hoşlanmamış olabilir. Bir erkek ve öpüşmeyi bile düşünmüyor? Çok fena...
Makarnayı kaşık çatal ikilisiyle yemeyi beceremiyorsanız spagetti siparişi vermeyin,çenenizden gırtlağınıza akan sosla tahrik olmak yerine midesi bulanabilir, çin lokantasındaysanız ve chopstickle yemek yemeyi beceremiyorsanız tahtadan dişlerim kamaşıyor bana çatal bıçak getirin deyin, çaktırmadan çantanıza atın,çok güzel topuz yapılıyor, kırmızı ruj sürdüyseniz hamburger yemeyin, ruj illaki çeneye bulaşıyor. 
Niye olduğumuz gibi davranmıyoruz demeyin, olduğunuz gibi davranmak kadar saçma bir şey yok. Evet bir gün illa ki öyle davranacaksınız ama o adam size aşık olduktan sonra... Yani iş işten geçtikten sonra... Çünkü muhtemelen o zamanlarda o adam da yemekten sonra sizin suratınıza geğirmekten çekinmeyecektir.
Adam siz yer bildirimi yaparken kendisini etiketletmiyorsa kudurun, hala eski sevgilisine dönme ümidi olabilir, ya da ayrılmamış olabilir, her şekilde başkası var , ama aklında ama kalbinde ama hayatında...
Ama kendisi de büyük bir hevesle yer bildirimi yapıyorsa işkillenin, belki de birini kıskandırıyordur. İyi analiz edin, adam sosyal medya manyağıysa günahsız da olabilir. Zaten buluşmaya gitmeden önce bütün sosyal medya hesaplarını didikleyip, 7 ceddini öğrenip, google aramasında son sayfaya kadar gitmemiş olamazsınız. Öyleyseniz adam evlensin zaten sizinle, böylesini nereden bulacak? 
Gelelim içki meselesine, o gece her zamankinden daha dayanıksız olacağınızı aklınızdan çıkarmayın, arkadaşlarla sünger gibi olan o muhteşem bünyeniz o gece size illa ki kelek yapacak. Hafif içkilerden az az alalım...
Hatta çıkışta başka mekana gidilecekse yemekte alkol almamak bence en mantıklısı. 
Kafayı bulup eski sevgilinizi anlatmaya başlayabilirsiniz, aşkınız depreşirse ağlayabilirsiniz, karşınızdaki adam yanlış insan olabilir ama o güzel kafanızla adamı hayatınızın aşkı sanabilirsiniz, ve ve ve ...
Kusabilirsiniz.
Bulunduğunuz mekana kusabilirsiniz, adamın arabasına kusabilirsiniz...
O gece ne olursa olsun evinize dönün bu arada. En önemli kısımda bu olsa gerek...
Tabi istisna durumlar da var, diyelim ki basiretiniz bağlandı ve arabasıyla , parasıyla kız kaldıran bir p.ç kurusuna aşık oldunuz , kendinizi alı koyamadınız, buluştunuz ya da o p.zevenk tarafından  bir şekilde farklı olduğunuza inandırıldınız....
O arabaya direkt kusun. O kaşarların bir kaç kez binebilmek için kudurduğu ve dünyada böyle insanlar olduğu için bu adamların poposunun bulutlarla selamlaştığı bu düzene tepki adına arabanın her köşesine kusun. Adamın üstüne de kusun. Denk getirebiliyorsanız suratına da kusun bence. 
Çünkü bu şu demek oluyor "Ben senin velinimetlerine ancak  bunu yaparım".
Bulunduğunuz mekanı da iyi araştırın, eğer eski sevgilisiyle özel bir mekanlarıysa oraya da kusun. Hem rezil olur, hem de anılarının sonuncusu siz olursunuz, aklından nasıl çıkartsın adam o anı?
Muhtemelen bir daha oraya gitmeyecek ve eski sevgilisiyle anılarını yad edemeyecektir, oh olsun.
Ve sabah....
O akşamı unutun, çünkü basiret bağlanması da bir yere kadar değil mi? Hemen kendinizi toparlayın ve bu adamı bir daha aramayın. Hatta telefonlarına bile çıkmayın, ayrıca kol kadar mesajlar atmayın.
Ve pişman olmayın.


23 Ekim 2014 Perşembe

Adil mi?

Geçen gece yine sosyal medya üzerinden derin araştırmaların içinde boğulurken evren beni çok başka yerlerden hırpaladı. Ben bayan gurbetçi bavulunun profilini didikleme niyetiyle adının ilk harfini yazdığım anda karşıma Cedric'in anasına benzeyen sevimsiz sevgilisinin profili çıktı. Tam da bayan gurbetçi bavulunun altında. Normalde dönüp bakmam bile , umurumda değiller listesinde başı çeker lakin profil fotoğrafından Cedric'le sözlendikleri sonucunu çıkarttım, yorumlarda Allah tamamına erdirsin gibi saçma temenniler vardı. Erdirmesin arkadaşım. Hayır sana ne demeyin. O hayvan bana o kadar eziyet ettikten sonra mutlu oluyorsa bu Evren yanlış işliyor. Adil değil. Sürünmesi gereken adamlar bir bir yuva kurarken, ben gayet yalnızım.
Gerçi bu da benim saçma tercihim. Bak kör topal demeden buluyorlar birini, birbirlerini ağırlıyor bunlar.
Ben n'aptım peki bu arada?
Ben o dediğimi yapamadım, kör topal deme kap birini gelmişsin 29 yaşına demeyin, o kör topalları şutlamakla uğraştım ben bir hafta boyunca...
Öncelikle sosyal medya uzmanlığı kursundan kalma bir hikayeyi noktalamak için üstün bir başarı gösterdim. Adam yüz yılın yüzsüzü çıktı.
Bundan üç hafta önce normal bir geyik mesajlaşmasıyla başlayan serüvenimiz, git gide her gece sen nasıl olsa uyumuyorsun hadi mesajlaşalım moduna geçti. Halbuki ben , her akşam düzenli olarak adamı ezdim. Allah'ım ben onda tüm aşklarımı temize çektim, ama kötü anlamda tabii ki. Kime kinim varsa o salaktan çıkarttım. Ama gerçekten salak. Biz buna kaptan mağara adamı diyelim, kendisi o tipte bir yavşaktı. Artık beni konuşturabilmek için nasıl bir çabaya girdiyse  en son Tanrı'nın varlığını, kaderi bile sorguladı. Şarkı yolladı, dinlemedim, kitap önerdi , ilk okulda okudum dedim, hakaret etti, insan içinde ne varsa dışında onu görürmüş bile dedim. Kavga bile etmeye tenezzül etmedim. Hoş beni iyi oyunlar bilir, ben biriyle kavga ediyorsam, ona çok önem veriyorum demektir. Bu yavşak kaptan mağara adamıyla hikayemin sonlandığı an ise bam başka bir mevzu içerisindeydik.
Kırmızı Kafa'yla İncir Reçeli 2'yi izlemeye gittik, eve döner dönmez Halil Sezai dinlemeye başladık, ve kendimizi şaraba vurduk. İçimizdeki aşık fışkırdı. Ben M.A(29)'un telefonunu Allah'tan silmişim ya dedim ve 3 saniye içinde adamın telefonu bana Kırmızı Kafa'm tarafından bulundu. Sadece 3 saniye...
Kafam güzel, fonda Halil Sezai, ama adama mesaj atamam , adam beni engelledi.
Kırmızı Kafa adama mesaj attı benim yerime, Allah'ım nasıl geri zekalıyız o anda, Allah'ım sen çok büyüksün, adamın numarasının başına 0 koymadığımız için mesaj gitmedi. Ve tam biz bunun stresini yaşarken kaptan mağara adamı bana mesaj atınca ben tüm dünyaya olan sinirimi bu yavşaktan çıkartıp, sildim, engelledim.
Yalnız bir şeyi anladım, erkekleri ezin, kötü davranın, tersleyin, ilgisiz davranın, her an mesaj atıyorlar.
Bunu ben sadece umursamadıklarıma yapabiliyorum o ayrı...
Sonra bu M.A(29)'dan önce bu blogda hiç bahsetmediğim, hiç bir şey hissetmememe rağmen bu adam çocuklarımın babası olmalı ruhuna girip, onun soy adını aldığımda hangi meslekle ilgilensem soy adıma yakışır hayalleri kurduğum bir adam vardı. 37 yaşında olmasına rağmen bir ergen gibi davranması sonucu hiç düşünmeden harcadığım, o mesaj attı.
Yüz bulamadı.
Sustu.
Ben de böyleyim işte, öylesine biri olsun diyemiyorum.
Bak M.A(29) olsaydı öylesine olmazdı. Ama o da geçti gitti.
Varsın, sözler, nişanlar, istemeler, düğünler, nikahlar benim eski sevgililerimin olsun.
Ben sadece aşk istiyorum.
Yepyeni ve gerçek olsun, eskileri çöpe attım ben.

Bay Tarçınlı Kahve de dahil!

11 Ekim 2014 Cumartesi

Biri Gelse...

Gelse de şu kafamı toplasa azıcık...
Sabah uyuyorum resmen, akşamüstü uyanıyorum, nedendir bilinmez pek de bir sakin uyanıyorum. Kahvemi sessiz sakin içiyorum, halbuki benim sabah kahvemi içene kadar aşırı sinirli olmam lazım , bu sakinliğim kafamı karıştırıyor.
Kimi özlediğim de belli değil. Aşirete 10 tane kız evlat vermişim gibi hissediyorum kendimi. Arada hala Bay Tarçınlı Kahve'nin facebook profilini elimden geldiğince didikliyorum. 2 sene sonra profil fotoğrafını değiştiren adamdan facebook'ta nasıl bir aksiyon bekliyorsun demeyin çünkü geçen gün çok romantik bir şarkının nakaratını paylaşma gereği duydu kendisi... Kendi kendime bana paylaştı bana paylaştı diye diye götümü kaldırdım. O kadar eziğim bu günlerde... Yine mi o çocuk demeyin çünkü gerçekten onu artık hiç sevmiyorum. Üstelik çok kilo almış, dolunay gibi suratı var, göbek maşallah benim son takıntımın eski sevgilisinin gurbetçi bavulu kıçıyla yarışır durumda. Bu arada onunla da ortak noktamız eski sevgililerimizin belli uzuvlarındaki yağ oranlarının fazlalığı sanırım. Başka da ortak noktamız yok sayın M.A(29)'la. Allah'ım o nasıl bir insan yavrusudur ki bana sabaha kadar seni seviyorum diyen insan, dönüp de valla hatırlamıyorum, tamam sana ölürüm dedim ama seviyorum dediğimi hatırlamıyorum gibi embesilce bir açıklama yaptı. Ulan seviyorum dedin, dememiş olsaydın da sabaha kadar benim için ölmüşsün. Geber lan. Neyse atarlanmamam lazım, stres erken yaşlanmaya sebep oluyor. Ben buna pipi bağlama büyüsü yapsam yeridir sevgili okuyucularım, lakin büyü yapmayı bilmediğim gibi, yapsam korkudan altıma sıçacağım için böyle bir şeye kalkışamıyorum. Fazla fal bakınca bile üç harflilerin gelme ihtimaline karşı ışığı açıp yatan insanım ben, benden büyücü olmaz. Hem banane kimi çükecekse çüksün. Bir de bu vatandaş kavga ettiğimiz gün beni facebook'tan engelledi, yetmedi telefonundan da engelledi. Ay o facebook'ta devlet sırrı mı saklıyordun da benim görmemem lazım. Üç tane keskin bakışlı fotoğraf, dört video, bir kaç şiir . Nedir yani? Allah'tan incelememişim.... İncelesem? Neyse telefondan engelleme kısmına gelince , ben adamın telefonunu sildim. Çok mühim bir şey olursa fabrikayı arar dahili numarasını tuşlarım artık napalım....
Bay Tarçınlı Kahve'ye dönelim....
Yani konu olarak tabi, yalnız dönelim deyince de bir içim ısındı ki benim...
Sevmiyorum ama hayatıma ondan sonra girmeye çalışan, girip çıkan, girip unutan kim varsa bana onun sevgisinin masumiyetini ispatlamaktan başka bir işe yaramadı. Nasıl bir lanetse bu ne o ne de ben birbirimizden başka kimseyle "bir" olamadık. Onunla da olamadık.
Geri dönse bir daha dener miyim sorusu fazla cevapsız kalır şu an. Zaten dönmez, adamın ağzına nasıl sıçtıysam ayrıldıktan 4 ay sonra bile en yakın arkadaşı hala nasıl sıçtığımı anlatmaya çalışıyordu. Bana kalsa ben bir şey yapmadım...
Ben onu bunu bilmem, ya onunla oturup bi tarçınlı kahve içelim. Ya da adam gibi bir şeyler olsun artık. Seviyorum deyip de unutan , erken bunama yaşamış adamlarla mı bu adamı yok sayacağım ben.
Hadi ordan!

4 Ekim 2014 Cumartesi

Küfürlü iç sesim var, yersen !

Aslında bu gece bu adamı yazmak yerine misafirlikte tuvelete girmenin sıkıntılarını incelediğim bir yazı yayınlasaydım vatana millete daha hayırlı bir iş yapmış olacaktım ama içimi dökmem , kinimi kusmam, nefretimi haykırmam, sonrada hiçbir şey olmamış gibi ağlak aşk şarkılarımı dinlemeye devam ederek günlük yazmam lazım.
Günlerdir sessizliğimin sebebi meşguliyetim. Sosyal medya uzmanı olmak da böyle durumlarda artı mı eksi mi sonuçlar getiriyor çözemedim ama ben bu adamın 7 ceddini, yetmedi o salak eski sevgilisinin 7 ceddini, ev adresine kadar buldum. Hatta babasının annesini kiminle boynuzladığını bile buldum. Burada da fotoğrafı, ve adamın fotoğrafta kadının götüne nasıl baktığını yayınlamak istiyorum ama şahsen topuklarımda delikle çok hoş duracağımı düşünmüyorum. Hem babasının özel hayatından bize ne değil mi? Yalnız bunların ailece gurbetçi bavulu gibi kıçı olan kadınlara ilgisi varmış o fotoğrafla bunu anladım. Yani yamuk eski sevgilisinin sebebi aile geleneğiymiş. Tövbe yarabbim Allah yaratmış ama şimdi bu durum da çirkin şansına oldukça güzel ispat.
Hem ben adamı gözümde fazla büyütmüşüm ya, adamın kuzeninin foursquare fotoğrafı Louis Vuitton'da ayakkabı denerken çekilmiş. Hem babası annesini aldatınca ayrılmamışlar da , ürktüm ben bu ilişki tiplerinden. Hem Hamlet bilgisi de sadece diziden kaynaklı. Ayrıca aynı dizinin evlilik sahnesi Twitter'da paylaşılmış. Doğru gurbetçi bavuluna yetemezsin sen canım diye cevap yazmamak için kendimi zor tuttum.
Ama ben dedim Kırmızı Kafa'yla, Japon'a , bu adamdan bir bok olmaz dedim de, onlar benim kafama su şişesi fırlatınca ben gittim de bu adama aşkımı ilan ettim. Gerçi onlar da haklı, anlatınca pek bir hoş duruyor olayımızın esas kahramanı. Ama içi beni dışı sizi yakar.
Ben birine sadece onu gerçekten sevince söylediğim için, kendisinden sabahlara kadar bu cümleyi duyunca pek bir ciddiye almışım. Ayrıca ben sana ölürüm deyip duruyordu bütün gece, salak gibi ne gerek var yaşa deyip durdum, bence de ölsün bu saatten sonra, madem bu kadar istemiş... Mani olmamak lazım değil mi?
Tamam piç adam iyidir, insana beyin jimnastiği yaptırır dedim, buna hala sonuna kadar katılıyorum, düz adamlarla da yapamıyorum ben ama bu kadarı piçlikten çok daha başka bir gruba giriyor ben şimdi o hakareti etmeyeceğim ama siz gayet güzel anlayacaksınız , benim potansiyeli yüksek canım okuyucularım...
Şimdi bana çok büyük bir haksızlık yapıldı, ben de bu kadar sessiz kalıyorum ya, kendimden de korkuyorum bir yandan. Hayra alamet de değil bu durum.
Eski sevgilisinin masalarını boyadığı kafeye gidip masaları kırıp faturasını bu ruh hastasına mı yollasam, fabrikasındaki parfümleri mi ateşe versem , hacılara hocalara gidip intikamı mı alsam diye düşündüğüm anlar da oldu. O gecenin bir vakti açıp dinlediği salak şiir ve şarkıyı da zamanında o gurbetçi bavuluyla dinlediğini fark ettiğim andan sonra bana bir aydınlanma geldi.
Dedim ki kızım Takıntı , bu adam zavallı...
Sessizce çek git, o seni asla taşıyamayacaktı.
Sonra kendime inandım ve gittim.
İşte hepsi bu kadar.
Ha seviyor muyum?
Onu hiç sormayın,
Oldu bir kere öyle bir saçmalık....

Misafirlikte tuvalete girme konusu kadar boktan bir mevzuyu ve bu boktan adamı okuyup derdimi paylaştığınız için teşekkür ederim.
Sevgiler....