-->

24 Aralık 2013 Salı

3 Yüzük Arasındaki 7 Farkı Bulunuz....

Bu gece oturdum, başımdan geçen yüzükleri düşündüm. Her gece hayatımdan geçen büzükleri (eski sevgili,adi eski dost vs.) konu etmek olmaz değil mi?
Bu gece mevzuya oldukça objektif, maddesel ve kendi açımdan bakmak istiyorum. Mümkün olduğunca laf sokmamaya çalışacağım ( zor ama ).
Neyse beyin devrelerim yanmadan konuya girmek yerinde olacaktır.
- YÜZÜK 1 : 16 yaşında, hayatının baharında, saf bir kızdım.( yemediniz mi?) vallahi öyleydim. Nişantaşı'nda bir mağazada tek kalan t-shirt'ü kızın biriyle aynı anda beğenip kavga ederken, kızın yanındaki çocuğa aşık olmuş, orada kavgayı bırakıp kızla kanka olmaya başlamış, bana sümüğünü atmayan bu çocuğa uzun bir süre uzaktan uzaktan salyalarımı akıtmıştım. Sırf çocuğa yakın olabilmek için, bunların bütün arkadaş grubunu kardeş bellemiş, her gün her birinin evine kahveye gitmeye başlamıştım. Bu bana sümüğünü atmayan beyefendimiz, bir sene sonra çat diye parmağıma yüzüğü geçiriverdi. Artık bu bir sene içinde nasıl evlenilecek kız profili çizdiysem ben, adam sevgilim bile olmayı düşünmedi, direkt yüzük. Kezban gibi hissettim o an kendimi.
-YÜZÜK 2: Uzatmalı sevgilimin annesi, biricik salak oğluşunun asla akıl edemeyeceğini anlamış olacak ki, kendisi bana bir yüzük hediye edip aile himayesine geçirmişti. Hatta çocuk o kadar salaktı ki, bunu satıp iddaa bayisi açalım mı? diye bir soruyla karşılaşmıştım. O anda da kendimi Kezban gibi hissettim.
-YÜZÜK 3: Okulun kafesinde yapılan büyük! bir organizasyonla parmağıma saçma sapan bir yüzük takılmıştı. Zaten olayın saçmalığı okul kafesinde takılmasından belli olmuştur sanırım. Yüzüğü takan sevgilinin o gün boynunun tutuk olması ve anasının boynuna koyduğu banyo havlusuyla oraya gelmesi de ayrı bir gereksizlik olmuştu. Yine kendimi Kezban gibi hissettim.

Şimdi ben bu olayları bu gece neden düşündüm?
Ben bu yüzüklerin hepsini şuursuzlukla takmışım. Kendimi hep Kezban gibi hissetmişim. Sorun kesinlikle bende olamaz( bunu hiç kabul etmediğim gibi şimdi de şiddetle etmiyorum). Organizasyon bozukluğu var bu üç durumda da, nedir bozuk olan derseniz, cevap çok açık organizasyonda bozuk olan taraf adamların ta kendisi.
Konuda ortak nokta üçünün de şu an yaşamıyor olması desem :) Düşünsenize yüzüğün laneti diye bir durum var ve adamlar bana yüzük takar takmaz ölüyor!
Yok yok son ikisi hala yaşıyor. ( Allah'ın taktiri, demek ki daha bu dünyada çekecekleri var).
Birincisi için bir şey diyememe sebebim ölünün arkasından konuşmak istemeyişimdendir. Yaşasaydı, kesin bu blogdan nasibini alacaklar listesinde ön saflarda yer alırdı.
Ayrıca her ne kadar maddiyatçı olmasam da burada dikkatimi çeken yüzüklerin sırasıyla değerlerinin düşmesi. Hayır, bundan sonra alacağım yüzüğün plastik olmasından çekinmiyor değilim.
Bir de bu adamlar yüzük takınca bana hep ayrılacakmışım gibi geliyor. Seneler önce yaşlı, evlenmemiş ve çirkin bir teyze bana yüzük takmak uğursuzluk getirir,ayrılık getirir demişti de ben de ondan etkilenmiş olmalıyım ki, adamlar yüzüğü verdiği anda beni bir telaş alıyor. Sıçtık, ayrılacağız moduna giriyorum, kendimi bu role öyle kaptırıyorum ki, kendim sebebimi yaratıp bir güzel ayrılıyorum.
Yazıdan çıkarılacak sonuç;
Yüzük: İlişkide kız tarafının kendisini Kezban gibi hissetmesine sebep olan, erkek tarafının karakterine ve cimrilik seviyesine göre türü zümrütlü,pırlantalı ya da metal olarak değişebilen, benim gibi paranoyak kız tarafında ayrılık korkusu yaratan, yaşlı teyzeye göre uğursuzluk getiren, halka.
Yani gereksiz...
Belki de adamlar gereksizdi bilemedim ki ben onu...
Aaaa ben laf sokmayacaktım değil mi? Neyse unutmuşum onu!


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder