Buradan 3 senedir bir türlü görüşemediğim, Facebook sayesinde bana ulaşan ama bir türlü buluşma ayarlayamayan ortaokuldan bir arkadaşıma itirafta bulunmak istiyorum.
(Blog'u bu şekilde kullanmaya başladığıma göre bir sonraki yazımda Almanya'daki amcama, İzmir'deki akrabalarıma selam da yollarım)
Ama bu itiraf önemli!
Sene 2010 Facebook'tan bir arkadaşım beni buldu ekledi ve direkt yazmaya başladı. Anladım ki eleman bana halleniyor. Yalnız çocuk annemin idealindeki damat adayı, neyse döndü benim gözüm her gün buluşalım yazan adama tamam deyiverdim. Aldı mı beni bir korku. Dedim tamam bu çocuk beni götürecek. Gerçi bunu muhtemelen ben değil içimdeki Kezo söylemiştir ama olsun o da benim bir parçam sonuçta.
Korkum şu, bu çocuk beni evden arabasıyla alacak, ya yemeğe değil de ormana götürüp tecavüz ederse?
Bu korku beni o kadar etkiledi ki, yemek yiyeceğimiz yerde buluşalım dedim. Tamam dedi.
Buluşacağız tamam ama çocuk çalışıyor, akşam yemeği yiyeceğiz haliyle bu çocuk beni dönüşte eve bırakmak isteyecek, ya o zaman ormana götürürse? Yok, düşündükçe panik atağım kat kat artıyor. Elim, ayağım titriyor.
Bir de niye orman? Onu hala çözebilmiş değilim, önceki hayatımda ormanla bir sorunum oldu sanırım...
Buluşmaya bir saat kala babaannem öldü dedim, gitmedim.
Bir sonraki buluşma teşebbüsümüzde başka, bir sonrakinde başka derken 50 buluşmada var olan olmayan bütün yaşlı akrabalarımızı öldürdüm. Babaannem için tam 3 kere öldü demişim. Eleman en sonunda senin babaannen geçen sene iki kere öldü canım dediğinde de, hiç bozuntuya vermedim ve kendimden gayet emin bir şekilde benim 3 tane babaannem var, benim dedem köy ağası dedim.
Ben Kezban'ım diyemedim. Sen beni ormana götürürsün diyemedim.
Babaannem yaşıyor.
Her şey yolunda...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder