-->

12 Haziran 2017 Pazartesi

Her şey Yolunda...

Yüz yıl sonra çalışmaya başladım. Deli gibi çalıştım. 2 gün boyunca sadece uyumak için durdum ve hep çalıştım. Yarım yamalak almancamla , alman e ticaret sitesinde çalıştım. İyi geldi bana, mecburen odaklanıyorsun. Fonda ağlak şarkılar çalıyor mesela, ama duyamıyorsun. Çünkü anlamadığın bir dili çözmeye çalışıyorsun. Eğer sevgilinizden ayrıldıysanız, bilmediğiniz bir dilde iş bulun bence. 2-3 gün derdinizi öteleyin. Zihniniz size yok ya umurumda değilmiş oyunu oynasın. Sonra nasıl olsa ya Evren görevi eline alır, size en olmadık yerden darbesini indirir. Ya da zihniniz bir an olsun susar ve patlarsınız.
Ya da hisleriniz kuvvetlidir. Birden içiniz sıkılır.
Bana bugün markette olanlar oldu yine.
Nedir benim bu marketlerden çektiğim bilemiyorum. Gönül rahatlığıyla hıyar , domates seçemiyorum, hoş ben hiçbir şeyin doğrusunu seçemiyorum.
Ay ne geyik yaptı bu kız diyorsunuz şu an ama ben hazırlık yapıyorum  yazıya...
Neyse tamam başlıyorum o zaman.
Aldığım marulu poşetleyen görevli bana Bay Aşk'ın çok kullandığı bir cümleyi kullandı. Ya alın o anda beni yemin ediyorum marulun çıktığı yere gömün istedim. Markette ağladım lan. Markette ağlanır mı? Allah kahretmesin beni. Ama iki pıt pıt o kadar yani. Hemen toparlandım.
Sonra eve yürürken içimden bir ses bana bu adam seni sosyal medya hesaplarından sildi dedi. Ve eve gidip baktım bayantakıntı hesabımdan bir de üçüncü bir hasabım var ordan silmiş. Kişisel hesaplarım kalmış bir tek. Yalnız var ya sabah istemiştim bunu. Görmese keşke yazdıklarımı demiştim.
Şimdi de görmeyeceği için rahatlıkla yazmaya devam edebilirim artık.
Öncelikle eski yazılarımı taslaklardan çıkardım. Yayınladım.
Yaşadım ben onları. Silmek istemiyorum.
O gün de biliyormuşum bir gün o günaydın mesajının gelmeyeceğini. Benim dediğim gibi olmuş.
Sonra çalışırken bir an gözlerimi kapattım. Sadece bir an.
Aklıma boynuyla omzunun arası geldi. Başımı oraya koyduğum zaman şah damarının atışını dudaklarımda hissediyordum. Hayattı o.
Kalbi benim gibi hep hızlı atıyordu aklıma o da geldi.
3 gündür ötelediğim ne varsa hepsine ağladım. Kendime yakıştırmayacağım kadar çok ağladım. Özledim ağladım, kızdım ağladım. Küstüm ağladım.
Onu sevdiğimi inkar edebilir. İnsanız belki bir gün ben de inkar edebilirim. Ama o omzuyla boyunun arasındaki yer var ya, ne ben bir daha oradaki kadar hayatın içinde hissederim kendimi, ne de orası unutur benim sevgimi.
O unutur.
Ben unuturum.
Ama şah damarı şahit oldu bir kere.
Ben onun anlamayacağı dilden seviyorum. Ve o bu dili çözmeye niyetli değil.
Göstermemiş de olabilirim. Öyle değilmiş gibi davranmış olabilirim. Korkmuş olabilirim. Nihayetinde insanız değil mi? Boyumdan büyük sevdim ve korktum kendimden. Kendimden başkasını bu kadar çok sevmek kolay hazmedilebilir bir şey değildi belki.
Ama bu götlüğü , bu sessizliği, bu hiçlik hissini , bu derin sızıyı unutmayacağım.
Yani "Her şey Yolunda" ama Sıla'nın şarkısındaki gibi...
Neyse ben en iyisi biraz daha çalışayım.
Yoksa...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder