-->

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Ne Kıymetli Aşkın Varmış Domuz!

1 aydan uzun zaman yazasım gelmedi, tövbe yarabbim bir ölü toprağı üzerimde, takma isim bulup blog'da ballandıra ballandıra yerin dibine sokamadığım bir adam içimi öyle bir ezdi ki, o eziklikle boğuşa boğuşa günleri devirdim. Ne bunalımlı , ne fena başladım yazıya değil mi? E napalım? Ruh ikizi bu kolay atlatılmıyor...
Kendimi meditasyona, yogaya, mandalaya verdim. Zihin boşaltmak ne kelime, O'na söyleyemediğim ne varsa kendi kendime kafamda diyalog haline getirdim. Pardon monolog! Çünkü hayalimde bile konuşmadı öküz. Salak salak baktı suratıma! Bir kaç kere rüyamda gördüm, orada da konuşmadı. Sonra hadi Takıntı o kadar kişisel gelişim eğitimin var , bağ kesme çalışması yap dedim, affet, özgür bırak dedim. Akşam affettim , özgür bıraktım, sabah yine kafada diyaloglarla uyandım. Bir de bağ kesme çalışması anılarım var ki akıllara zarar. Kim bulduysa bu yöntemi, beni tanısa, zihnimizde canlandırdığımız altın makasla değil kötü bağları kesmek beni parça pinçik ederdi. Şimdi bu bağ kesme çalışmasının bir bölümünde zihnimizde affetmek istediğimiz insanı karşımızda canlandırırken sarılıp , seni seviyorum, seni affediyorum diyoruz, ben buna bir sarılıyorum, kopuyor orda olay, vay efendim bir kere sarılamadımlarla başlayan kendime eziyet etme stilim, çok özledimle sonuçlanıyor. Affetmesine affettim diyelim, özgür bırakamıyorum, tam bırakacağım, aklıma çocuğa durmadan kız arayan anası geliyor. Ben bıraksam başkası hemen alacak gibi geliyor. Gerçi alan 3 güne uyku ilacı içirip belediye binasının önüne bırakır ama gönül işte, malum benimki çok düzgün yerlere konamıyor. Spiritüellikle, aşk acısı arası bir yerde sıkışıp kalmış durumda, gece ertesi günün iş planlarını yaparak, sabah erken kalkmak için alarm kurarak, asla erken uyanmayarak ve o iş planlarını uygulamayarak 1 ay geçirdim. 
Adama tek bir trip mesajı atmadım. Bilerek ve isteyerek engellediğim sosyal medya hesaplarına da haliyle ulaşamadığım için kendisinden haber almadım. 
Allah'la pazarlığa bile oturdum. Eğer dönecekse unutmayayım, ama dönmeyecekse sabah uyandığımda hafızamdan silinsin bu işaretle durumu anlayayım bile dedim. Daha da sapıttım, sıradaki şarkı ondan bana olsun dedim, bir kere de giderli şarkı çıkmadı, hep bir aşk acısı, hep bir geri dönmeler... O söylemiş gibi götüm kalktı o anda. Züğürt tesellisine farklı açılardan örnekler oluşturdum. O benim ruh ikizim biliyorum o da benim kadar kötü dedim.
En alakasız insanlar geri döndü bu arada...
Kendime sordum zamanında dönsün diye falcı falcı gezdiğin adamlar geldi , napıcaksın dedim?
Umrumda olmadı. 
Oturdum bir deftere, ona söylemediğim ne varsa yazdım, defter beyaz, adam titiz diye her gün ıslak mendille defter temizledim. 
Geçmişte başka başka insanlarla yaşanmış ne varsa adamın bir elimi tutuşu hepsini silip atmış , ağzım burnum kaya kaya bunları düşündüm.
Ve tam o anda aklıma çok fena bir şey geldi...
Elleri terliyordu.
Bundan bile tiksinmediğim için kendime biraz daha acıdım!
Bir de işime öyle geldiği için demek ki aşıkmış, heyecan yapmış dedim.
Bunları yaparken yaşımdan başımdan hiç utanmadım da, adamın o terlemiş ellerini tutmuş olmama rağmen bu halde olmamıza çok içerledim.
İçerleyerek uyumayın, 
1.5 ay tek kelime etmediğim adama, gecenin 4'ünde uyanıp, büyük bir hırsla 10 mesaj uzunluğunda bir mesaj attım. Özellikle cevap vermemesini söyledim. Cevap vermediğinde göt olmamak adına.
Gerçekten de cevap vermedi, ben de göt olmadım !
Olmadım değil mi!!!!
Ben anladım ki iletişim kurmadığım, içime attığım zaman , ezikleşiyorum. Sabah inanılmaz bir enerjiyle uyandım. Kendime geldim, kafamda monologlar yaratmadım, şarkı tutmadım, özlemedim, en azından az özledim...
Numarasını silerken aldığım ekran görüntüsünü de  silerek kendime dürüst davrandım. Sonra bir an nolur nolmaz diye hafızamı zorladım, numarayı hatırlamak istedim, hatırlayamadım. 
Sadece aşığım yazdığı mesajın ekran görüntüsü kaldı.
Çeyizime saklıyorum.