-->

30 Eylül 2014 Salı

Korkunun ecele faydası yok...

 Blogdaki çok çok eski bir yazımın kahramanıyla buluştum ben. E bunda ne var demeden önce hemen şimdi vereceğim linki yeni sekmede açın ve önce onu okuyun yoksa bu yazının tadını çıkarmak oldukça zor olacak...
http://takintinindunyasi.blogspot.com.tr/2013/12/kezban-selamlar.html

 Evet, yazımın bundan sonrasını eski yazımı okuduğunuzu kabul ederek yazmaya devam ediyorum...
Kendisine takma bir isim bulamadım. M.A(29) demek şuan bana çok uygun geliyor, lakin kendisiyle ancak 3. sayfa haberlerine çıkacak durumdayız.
 Biz birbirimizi ne zaman silmişsek facebooktan silmişiz. Aslında ben tahmin edebiliyorum.Bu bir kızla çıktı, o dönem silmiş ,pislik. Ama ben arandım ve kendisini bundan bir ay kadar önce ekledim. Ve bir kaç gün bu niye kabul etmiyor triplerine girerek olayı zamanla unuttum (3günde). Ama geçen hafta pazartesi günü uyandıp da elimi telefona attığım anda kabul edilmiş arkadaşlık talebi artı naber tatlım mesajıyla uyandım. Cumartesi buluşalım mesajımız hafta içinde önce cumaya sonra da perşembe gününe alındı. Evimin önünde , arabasından inmiş beni bekleyen M.A(29)'a gördüğüm anda neden aşık oldum sorusunun yanıtını evrenden hala bekliyorum o ayrı ama gecenin ilerleyen saatleri romantizmden oldukça uzaktı. Neden çocuk öküz mü çıktı derseniz, alakası yok ben çok içtim ve bütün gece kustum, arabasını kusmuk gölüne çevirdim, yetmedi arabanın dışına, eve ve bulunduğumuz her kareye kustum. O da beni bırakıp gitmedi ama, ellerimi yüzümü, üstümü temizledi. Ah ya çocuk kesin aşık bak bu sefer buldun demeyin, çocuk bana ben kendimi o kızdan sonra aşka kapattım dedi. Tutturdu bana sen evlenmeyi çok istiyorsun, sen evlenirsin zaten , ben evlenmek istemiyorum , ben on sene sonra giderim babama söylerim, bana köyden bir kız alır soyumu devam ettirmek için evlenir çocuk yaparım dedi. Yahu, benim alnımda koca arıyor yazıyor mu? Evet istiyorum o ayrı da... Neyse , ben sinir yaptım bu lafları, onun dışında öyle güzel şeyler söyledi ki onların hiç birini takmadım. Bu arada köy falan deyince kendine bir köy ağası buldu bu salak demeyin, dövmeli, gitar çalan, yeri gelince Hamlet'ten de bir parça okuyabilen, hayatta en nefret ettiği şey kusmuk olan ama sizin kusmuklarınızı temizleyen, o çocuğa bence siz de aşık olurdunuz ama ben sizi öldürürdüm :D . Sonra sabah kahvaltısı , ve eve bırakılış...
Uyudum eve gidince ama sonra ne olduysa ben delirmiş gibi uyandım, içimdeki Kezban haykırdı da uyandım. Ve çocuğa bilekten dirseğe kadar mesaj attım, hatta arada çocuk yine güzel şeyler söyledi ve ben onların hepsini çok sonra okuyabildim. Okuyunca da çok pişman oldum, yetmedi en yakın arkadaşlarım Kırmızı kafa ve Japon ağzıma sıçtı, hepsi birden M.A(29)un avukatı oldu. Ben de aldım elime bir defter, yazdım da yazdım ... Verdim kargoya, bu ptesi doğum günüydü yolladım. Ev adresini bulacak bir zamanım olmadığı için fabrikasına yolladım.
Ama rahat duramadım. Pazar akşamı bunun twitter hesabını karıştırdım ve hastalıkla ilgili bir tweet gördüm. Görür görmez de Kırmızı Kafa'nın gazıyla mesajı çaktım. Canım noldu diye. Ve ölüyorum cevabını alır almaz tutan panik atağımın ardından, gel demesiyle yanına uçtum. Kimse için o saatte popomu kaldırmazdım, küpe takmadan bakkala gitmeyen ben , saçımı taramadan adamın yanına ilk buluştuğumuz yere uçtum. Ortada bir ölüm kalım meselesi var mı hala bilmiyorum. Bu sefer de o çok sarhoştu, kuzeni, bir arkadaşı ve biz bütün gece birlikteydik. Kuzeniyle iyi anlaştım, bütün gece M.A(29) 'la el ele oturdum. Yanlarındaki arkadaşa kuzeni tarafından M.A(29)'un kız arkadaşı olarak tanıştırıldım. Yalnız kaldığımızda , gecenin muhtelif saatlerinde toplamda 9 kez seni çok seviyorum dedi. Ben her seferinde eridim. Başka güzel şeylerde söyledi... Çok an var gözümün önünde.
Sonra ne mi oldu?
Sonra adamdan yine ses soluk çıkmadı.
Bu kez değişik olan tek şey benim bilekten dirseğe kadar mesajlarım da yok. Olmayacak da.
Kırmızı Kafa'ya şu cümleyi kurdum; ben Bay Tarçınlı Kahveyi bile sevmemiş olabilirim.

Olamaz mı? Olabilir...

Not: Babannemin 100 kez öldüğünü hatırlamıyor. Ormana götürülmedim.



3 Eylül 2014 Çarşamba

Aşık değilim,olabilirim.

  Evet, garip bir insanım bunu inkar edecek değilim ama bir kaç gündür daha değişik bir ruh hali içindeyim. Bir sabah bir uyandım ki ben aşığım. Kime aşığım o da belli değil. Gözlerimi devire devire elimi alnıma götürüyorum, uzanıp bunalımlı şarkılar dinliyorum, dizi izleyip aşk sahnelerinde iç geçiriyorum. Ağzımı da garip şekillere sokuyor olmalıyım ki, annem en sonunda dişinde bir şey mi kaçtı dedi... Bizim ailede aşka bakış bu olduğu sürece zaten benim bugüne kadar evlenememiş olmam da garip değil değil mi? Garip mi? Neyse şimdi sövemeyeceğim....
  Sövme demişken, sabah böyle kime olduğu belli olmadan aşık uyanınca, facebook'ta da bir gerizekalıya sövdüm, bir insan istisnasız her paylaşıma yorum yapar mı? Üstelik hiç bir cevap almadan. Ve ben en sonunda bu sabah patladım ve açık açık yorumun altına yazdım. Özelden de değil.
  Ayrıca durumumun iyiye gitmediğine karar verip yoga kursu araştırdım ve hemen bulup kayıt oldum. Ve kendim gibi garip soyadımı anlamayan telefondaki ilgiliye ya nasıl olsa evleneceğim, değişecek onun için takmıyorum, evlenirim değil mi? Biliyor musunuz ben 29 yaşındayım? Sizce evlenir miyim dedim. Evlenirmişim.... Öyle dedi.
  Dönelim aşk konusuna....
Biliyorsunuz benim hep bahsettiğim en yakın arkadaşım var, her maceramın ortağı, bu kız artık bir takma adı bence fazlasıyla hak ediyor diye düşünüp kendisine artık Kırmızı Kafa demek istiyorum. Aslında asıl aşık olanımız o, ama bu aşk bulaşıcı mıdır nedir, bana da bir haller oldu. O bütün gece şiirler yazıp yazıp, çocuğa yollayamayacağı için bana yolladı, yolladı derken de yanlış anlaşılmasın, yan odada yatarken yolladı. Ben de bunları okudukça aşk acısı çekmeye başladım. Onun durumu yine iyi, en azından kime aşık olduğu belli. YA BEN?
  Facebook'u açıp bütün eski sevgililerime bakayım da bunları mı özledim anlayayım dedim. Facebook çöktü. Bu evrenin bana onlar değil deme şekli olmalı...  E kim o zaman, ben böyle derin mesajları anlayacak zeka seviyesinde olsaydım, var olmayan birine aşık olup bir de acı çekip bütün gün anamı köy meydanında ihfal ediyorlarmış gibi davranır mıydım? Evrencim.... Ayrıca bu öyle bir aşk ki, bana Tarçınlı Kahveyi bile unutturdu. Bence benim bünyem, kendi kendine böyle garip bir his icat edip , beni kadrolu eski sevgili özleyicilik konumundan afaroz etti.
  Geçen bir arkadaşla aşkı konuşurken kendisi bunun beyinde olan bir şey olduğunu idda etmişti, bu durumda benim beynim yok sayın okuyucu, çünkü yoka aşık oldum ben.
Lütfen siz bulursanız söyleyin...
Ben kime aşık oldum?*********

*** Çağırın da bir gelsin buraya , bir çift sözüm var....