-->

28 Mayıs 2015 Perşembe

Peki ya mutsuzluk nedir...

Mutsuzluk, sevdiğin adamın gözlerinin gün be gün donuklaşan o içler acısı haline uzaktan bakmaktır... Elini uzatamayacağın mesafeler ve duvarlarla inşa ettiğimiz ayrı yollarımızda yürürken gördüğüm o ifadesiz ve bitkin bakışların aynısıyla aynada karşılaştığımda kalan son ortak noktamız olduğu için içim ısınacak kadar zavallı mıyım ben? Tabi ki hayır demeyi, buradan saydırıp sövmeyi, diğerlerine yaptığım gibi alay etmeyi de isteyen yanım çok dönek çıktı... Arıyorum o halimi...
Dünya üzerinde şu anda kim bilir kaç kişi sabah kalbi ezilerek uyanıyor , en olmadık yerlerde çalan bir şarkıyla kim bilir kaç kişi mıh gibi yerine çakılıyor,  kaç kişi yaptığı işin ortasında durup öylece bir noktaya baktığını dakikalar sonra fark ediyor, ve kim bilir kaç kişi canı çok yandığı için artık insanlara yaklaşmaya korkuyor?
Çok standart değil mi? 
Acaba o nasıl diye düşünmek de normal...
Bir yandan acı çeksin diyen yanın, bir yandan o donmuş, yaşam belirtisi göstermeyen bakışlara acıyan yanın büyük bir kavga verirken ifadesiz kalmak, her gün biraz daha susmak, içine içine konuşmak da normal o zaman...
Biriyle aynı anda aynı şeyleri hissederken ayrı yollarda yürümek normal mi peki? Kendi yoluna gitmiş bir adamın , her nefesini hala ensende hissedebilmek, sıradan bir mesajlaşmayı son olduğunu bildiği için uzatmak için can çekişen bir adamla bir kadının hikayesi de normal mi?
Sen artık çok susuyorsun diyen en yakınlarından gözlerini kaçırmak, zorda kalınca , üstüne iki beden büyük gelen emanet maskelerini takıp gülmeye çalışmak, görevin bitince odana kapanıp, donuk gözlerinde hala aynı insanı görmek, gururunu el üstünde tutup, pohpohlamak, sırf bu kötü halini görmesin diye sana ulaşmasına engel olmak da normal...
İnsan hayatı boyunca belki defalarca sevebiliyor, her seferinde acısı başka gelse de ana odaklanmaktan başka bir kandırmacası olmadığını da zamanla anlıyor... Ama bir kere , sadece bir kişinin bütün duygularını, düşüncelerini hissedebiliyor.
O oradan bir kere iç çekse , benim buradan hissettiğim biri var...
Artık hiç yok, ama bir o kadar da çok var. 
Saatlerce saçma sapan muhabbet edip, sadece ellerime sinmiş kokusuyla evime dönüp huzurla uyumayı hiçbir şeye değişmek istemediğim, yerini başka şeylerin illa ki alacağını bildiğim ve bu gerçekle canımı yaktığım biri var. Yerini başkasının almasına dayanamayacak , arkasına baka baka yoluna giden, tökezleyip düştüğünde sadece uzaktan bakacağım ve sadece benim düştüğü yerden kaldırabileceğim, yine de elimi uzatsam tutamayacak, ama gözlerine baktığım anda kendimi görüp yine kızamayacağım biri var...
Bu hikayede bir gariplik mi var?
Gariplik, mutsuzluğun iskeletinde var.
Ve biliyorum ki o adamın lanet egosundan ödünç aldığı dik duruşunun arkasında da aynı mutsuzluk var...



2 yorum :

  1. Çok başarılı bir yazı olmuş. Gerçekten.
    Imza: Benzer şeyleri yaşamış biri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tesekkur ederim, bir an benzer seylerin yasanmis olmasi icimi rahatlatti nedendir bilmem...

      Sil