Tarih 22.04.2015 Saat :19.00 civarı ve ben Kırmızı Kafa'yla her zamanki bol giydirmeli ve gıybetli mesajlaşmalarımdan birini gerçekleştiriyorum. O kod adı Pehlevan'la heyecanla beklediğimiz buluşmasını bir kaç saat önce gerçekleştirmiş, kafa gidik, ben bir kaç gün öncesi Bay Dünya Markası'yla buluşmuşum, adam bana karım gibisin demiş, ben aradan kaç gün geçmesine rağmen onun karısı kimliğime bürünmüş, yetmemiş evde gözümde salatalık, kafamda bigudi üstümde sabahlık ev hanımı moduna alıştırma yapıyor durumdayken, ertesi günün milletimiz için çocuk bayramı benim içinse Aya Yorgi'ye çıkış günü olduğunu hatırlamış ve ortaya şimdi gitmek vardı lafını atmışım. Karşımdaki kız da aklı başında bir kız değil ki, benim arkadaşım yani, kalk gidiyoruz demiş, içimdeki üşengeç anca akşam 9'dan sonra kendisinde gidecek gücü bulmuş ve nereme güneş doğmuşsa gayet yazlık kıyafetlerimle ada vapurunda donmaktaydım...
Ne uğruna?
Efendim, biz sabah kiliseye ilk çıkanlar olmak niyetindeydik...
Akşam 11 gibi Büyükada'da in cin top oyunuyormuş bu arada, malum son gidişim Bay Dünya Markası'yla olduğu için adada insan var mı yok mu, adayı ateşe mi vermişler, umrumda olmadığı için durumu bu sefer fark ettim. Hava buz gibi, ben donuyorum ve açım. Günün eziyetli başlayacağı o anda belliydi aslında, neyseki tostçu amca "Çikiletalı Tost" hazırla diye elemanına bağırdı da , yüzüne gülemediğim için içime kaçan kahkahalarımla biraz kendime geldim.
Biz en iyisi evde uyumayalım da , sabah 4.30 gibi çıkalım, anca yürürüz, kilise de 6 ' da açılır, ilk biz gireriz dedik. Uyumama kısmı tamam, tamam da dışarı bir çıktık, Tövbe Yarabbim buz yağıyor resmen, yürümek mümkün değil, tabi biz de hemen eve döndük diyeceğimi sanıyorsanız , mümkün değil, hazır Kırmızı Kafa Bay Pehlevan'la buluşmuş , ben Bay Dünya Markası'nın saçmalıklarına kanacak kadar beynimi yemiş durumdayken sadece yürüyemeyeceğimizi anlayarak faytona binmeye ve yolu öyle yarılamaya karar verdik. Sabah 4.30 , gökten buz yağıyor, iki manyak , yamuk bir fayton ve ölmek üzere iki attan başka tek bir canlının olmadığı bir ortamda dilenecek kadar mühim nasıl bir dilek olabilir şu an aklım almıyor ama biz o anı yaşadık. İçimdeki Kezban o yol bitene kadar kaç tecavüz senaryosu yazdı, içimdeki anne o faytonu kaç kez yuvarladı ve biz öldük bilmiyorum ama maalesef faytondan indiğimizde de derin bir oh çekemedim. Orman yolu buz tutmuştu ve biz o yokuşu yılmadık çıktık, kiliseye ulaştığımızda saat 5.15'ti ve biz sadece 45 dk bekleyeceğimizi sanıyorduk. Ama eziyetimiz henüz bitmemişti, kilise 6'da açılmadı, 7'de açıldı. Ama ilk biz girdik. Fakat o ana kadar Bay Dünya Markası'yla evlenirken giyeceğim ayakkabının bağcıklarına kadar düşünmüş , hatta oraya çıkarken üşüttüğüm için zatürre olursam geç evleneceğime içerleyen ben , mumu yaktığım anda adamı dilemek istemediğimi fark ettim. Soğuktan ayıldım galiba, ben manyak mıyım bu adam ruh hastası , bununla evlenerek hayatımı nasıl yakarım, 30 yaşıma kadar bu ruh hastasını mı bekledim ben manyak mıyım diye düşündüm, tabi bunları düşünürken arkamdaki insanlara yol vermemiş olmam orada biraz gerginlik yarattı ama hayati kararlar vermek için bence uygun bir andı. Yine de boşuna çıkmış olmamak adına, ve belki de hayatımda en aklı başında kararımı vererek sadece huzur veren biri gelsin dedim...
5 dakika daha karar vermesem, orada donarak ölecek, evlenmeden, anneme torun veremeden, doğum kilolarımı 1 ayda verip fit görünümümle arkadaş çevremi uyuz edemeden bu dünyadan göçüp gidecektim. Kiliseye girdim ve ayin sırasında uyudum. Uyanır uyanmaz kahve içmediğimde aşırı asabi olduğum için, uyanınca ayin sırasında bizi uyuz eden her yeri estetik olmasına rağmen hala çirkin kalabilmiş bir rus ablayla da kavga ettim.
Günün devamı eziyetli ve kaygan iniş yolu, hayatımda çay düşünmemiş olan benin çay diye haykırması ve ölü gibi uyumakla geçti...
Değdi mi?
Bence değdi...
Bir kere oraya çıkma zaten istemiyorsun sen bu adamı diye doğa şartlarını bile zorlayan Evren'e kulak vermeyi öğrendim.
Bir de benimle el ele oturan bir adamın kokusu ellerime sindiği için evime döndüğümde huzurla uyunan gecenin ne demek olduğunu öğrendim....
Yaşadım,yazdım.... Ya da yazdım yaşadım, bilmiyorum ki... Şimdi bir de buna mı takayım?
7 Mayıs 2015 Perşembe
Başta Hepsi Doğru İnsanmış Gibi Geliyor...
Etiketler:
aşk
,
ayayorgi
,
bayantakinti
,
blog
,
blogger
,
bloglovin
,
büyükada
,
dilek
,
eskisevgili
,
evlilik
,
huzur
,
kilise
,
mum
,
niyet
,
prensadaları
,
sosyalmedya
,
takintinindunyasi
,
türkblogger
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Valla ben hala çay içmeye devam ediyorum, nasıl üşüdüysem... Isıtan da yok tabi 😂😂😂 Kendi kendime öyle işte 😝
YanıtlaSilBen hala çay içmeye devam ediyorum, ısınamadım bir türlü. Isıtan da yok zaten 😂😂😂.
YanıtlaSilçay iç çay çok konuşma kimseyi ısıtan yok zaten :D
Silİyi uyudun sen tabi haklisin,huh :P
Silşikayet edince düzeliyor tabi, hadi annem özelden mözelden yaz , istersen bana ukala de ama nolur mukala deme (404 not found)
Sil