Geçen gece yine sosyal medya üzerinden derin araştırmaların içinde boğulurken evren beni çok başka yerlerden hırpaladı. Ben bayan gurbetçi bavulunun profilini didikleme niyetiyle adının ilk harfini yazdığım anda karşıma Cedric'in anasına benzeyen sevimsiz sevgilisinin profili çıktı. Tam da bayan gurbetçi bavulunun altında. Normalde dönüp bakmam bile , umurumda değiller listesinde başı çeker lakin profil fotoğrafından Cedric'le sözlendikleri sonucunu çıkarttım, yorumlarda Allah tamamına erdirsin gibi saçma temenniler vardı. Erdirmesin arkadaşım. Hayır sana ne demeyin. O hayvan bana o kadar eziyet ettikten sonra mutlu oluyorsa bu Evren yanlış işliyor. Adil değil. Sürünmesi gereken adamlar bir bir yuva kurarken, ben gayet yalnızım.
Gerçi bu da benim saçma tercihim. Bak kör topal demeden buluyorlar birini, birbirlerini ağırlıyor bunlar.
Ben n'aptım peki bu arada?
Ben o dediğimi yapamadım, kör topal deme kap birini gelmişsin 29 yaşına demeyin, o kör topalları şutlamakla uğraştım ben bir hafta boyunca...
Öncelikle sosyal medya uzmanlığı kursundan kalma bir hikayeyi noktalamak için üstün bir başarı gösterdim. Adam yüz yılın yüzsüzü çıktı.
Bundan üç hafta önce normal bir geyik mesajlaşmasıyla başlayan serüvenimiz, git gide her gece sen nasıl olsa uyumuyorsun hadi mesajlaşalım moduna geçti. Halbuki ben , her akşam düzenli olarak adamı ezdim. Allah'ım ben onda tüm aşklarımı temize çektim, ama kötü anlamda tabii ki. Kime kinim varsa o salaktan çıkarttım. Ama gerçekten salak. Biz buna kaptan mağara adamı diyelim, kendisi o tipte bir yavşaktı. Artık beni konuşturabilmek için nasıl bir çabaya girdiyse en son Tanrı'nın varlığını, kaderi bile sorguladı. Şarkı yolladı, dinlemedim, kitap önerdi , ilk okulda okudum dedim, hakaret etti, insan içinde ne varsa dışında onu görürmüş bile dedim. Kavga bile etmeye tenezzül etmedim. Hoş beni iyi oyunlar bilir, ben biriyle kavga ediyorsam, ona çok önem veriyorum demektir. Bu yavşak kaptan mağara adamıyla hikayemin sonlandığı an ise bam başka bir mevzu içerisindeydik.
Kırmızı Kafa'yla İncir Reçeli 2'yi izlemeye gittik, eve döner dönmez Halil Sezai dinlemeye başladık, ve kendimizi şaraba vurduk. İçimizdeki aşık fışkırdı. Ben M.A(29)'un telefonunu Allah'tan silmişim ya dedim ve 3 saniye içinde adamın telefonu bana Kırmızı Kafa'm tarafından bulundu. Sadece 3 saniye...
Kafam güzel, fonda Halil Sezai, ama adama mesaj atamam , adam beni engelledi.
Kırmızı Kafa adama mesaj attı benim yerime, Allah'ım nasıl geri zekalıyız o anda, Allah'ım sen çok büyüksün, adamın numarasının başına 0 koymadığımız için mesaj gitmedi. Ve tam biz bunun stresini yaşarken kaptan mağara adamı bana mesaj atınca ben tüm dünyaya olan sinirimi bu yavşaktan çıkartıp, sildim, engelledim.
Yalnız bir şeyi anladım, erkekleri ezin, kötü davranın, tersleyin, ilgisiz davranın, her an mesaj atıyorlar.
Bunu ben sadece umursamadıklarıma yapabiliyorum o ayrı...
Sonra bu M.A(29)'dan önce bu blogda hiç bahsetmediğim, hiç bir şey hissetmememe rağmen bu adam çocuklarımın babası olmalı ruhuna girip, onun soy adını aldığımda hangi meslekle ilgilensem soy adıma yakışır hayalleri kurduğum bir adam vardı. 37 yaşında olmasına rağmen bir ergen gibi davranması sonucu hiç düşünmeden harcadığım, o mesaj attı.
Yüz bulamadı.
Sustu.
Ben de böyleyim işte, öylesine biri olsun diyemiyorum.
Bak M.A(29) olsaydı öylesine olmazdı. Ama o da geçti gitti.
Varsın, sözler, nişanlar, istemeler, düğünler, nikahlar benim eski sevgililerimin olsun.
Ben sadece aşk istiyorum.
Yepyeni ve gerçek olsun, eskileri çöpe attım ben.
Bay Tarçınlı Kahve de dahil!
Yaşadım,yazdım.... Ya da yazdım yaşadım, bilmiyorum ki... Şimdi bir de buna mı takayım?
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder