Sene 2011, kuzenimle sıkıntıdan patladığımız sıradan bir akşam, öylesine facebook'ta dolanırken, en sevdiğim kahvecide pozunu vermiş arkadaş, lakin oranın en sevdiğim içeceği olan tarçınlı türk kahvesinden içmiyor. Sırf sıkıntıdan fotoğrafın altına yorum yaptım dersem kendime adilik etmiş olurum. Herifi ilk gördüğüm günden beri aşığım da çaktırmıyorum. Yazdım hemen "tarçınlı türk kahvesi tavsiyemdir diye". O yorumlaşma uzadı gitti, özele geçildi, telefondan devam edildi. 15 gün sonra biz artık sevgiliydik, bir ay sonra ayrılmıştık.Sonra buna biri tarçınlı türk kahvesi ikram etti diye beni özlediğini fark etti... Bir sene sonra yine bir aradaydık, 4 ay sonra yine ayrılmıştık...
Şimdi buraya kadar eeeee dediniz... Ayrıl , barış saçma sıradan bir ilişki gibi göründü farkındayım. Zaten benim de değinmek istediğim buradaki tarçınlı kahve meselesi...
Ben bundan üç ay önce falan nasıl gaza gelip hırs yaptıysam, zamanında O'nunla muhabbeti geçti diye yasaklı listesine koyduğum ve hiçbir erkeğin yanında içmemeye and içtiğim bu tarçınlı kahveyi bundan sonra hayatıma girecek ya da girmeye teşebbüs edecek her adamla içmeye karar verdim. Ondan önce içemiyordum, çünkü ben bu adama karşı nasıl hassassam, tarçınlı kahve önüme geldiği anda ortamdan kopuyorum, ve elimde değil gözlerim doluyor. Böyle de salak bir insanmış diyorsanız, Allah sizin de başınıza versin inşallah! Neyse oturaklı bed duamı kısa kesip konuya dönüyorum.
Gel gelelim daha önceki yazılarımda bahsettiğim at çıktı yeniden ortaya, bu insan görünümlü at ruhlu arkadaşımız bana bayılıyor, ölüyor bitiyor, bununla her buluşmamızda başka yerdeyiz, ben de kahvekolik olduğumdan sürekli kahve içiliyor haliyle falan. Bir gün bu kahveciye gittik, tamam dedim takıntı bak bu adam sevgilin, zamanı geldi bununla bir tarçınlı türk kahvesi iç...
İçtim...
O bana ölüp biten adam beni terk etti.
Sonra dedim ki olsun takıntı , tesadüftür, takma... Nasıl takmayacaksam?
Neyse gel gelelim başka biri çıktı karşıma, buluşalım , buluşalım diye yırtınıyor. İstemiyorum adamı, ama çok canımın sıkıldığı bir gün tamam dedim, gel bir tarçınlı türk kahvesi içelim. Adam kaza yaptı gelemedi yanıma...
Tesadüftür takıntı, takma dedim...
Sonra yine önceki yazılarımda bahsettiğim şu bana hem eski sevgilisine attığı küfürlü mesajları ve aşk acısını anlatan, hem de yazan zeki arkadaşımızla buluşmalarımızdan biriyle tarçınlı türk kahvesi içmeye gittik. O gün de hava nasıl güzel, sanırsın yaz akşamı, kuaföre gitmişim,fön çektirmişim, bez spor ayakkabı giymişim vs...
Kahveden bir yudum aldım, deli gibi bir yağmur başladı... Sıçana döndüm.
Tesadüftür takıntı, takma kızım dedim...
O vatandaşla bir kez daha gittim aynı kahveciye, tarçınlı türk kahvesi içtim, hatta bu ilk çıkmaya başladığımız güne denk geldi, kahveyi içtim. Oh sorun yok derken birden yine deli gibi yağmur başladı, hadi sıçan eve....
Tesadüftür takıntı, takma dedim...
Adamla ayrıldık hemen arkasından...
E YETER AMA ARTIK! Tesadüftür takıntı takma diyemedim...
Biraz daha tarçınlı türk kahvesi içersem evde kalacağıma kanaat getirdim...
Bu nasıl bir lanetse artık...
Bu arada küçük bir dip not: Hikayenin baş kahramanı olan arkadaşla bir kez olsun tarçınlı türk kahvesi içemedim. İçseydim, bunun 40 yıl hatırı var deyip, utanmadan kapısına dayanırdım...
Keşke içseydim...
Keşke dayansaydım...
Bu ne be. Herifle kahve içmedin diye mi dayanmiyosun kapısına. Bir sene olmuş, unutamamissin. Dayan gitsin.
YanıtlaSilhahahaha dayanmasam daha sağlıklı olacak sanki :D
Sil