-->

10 Şubat 2013 Pazar

30 Günde Fransızca Öğrenemedim Ama...

Şimdi bundan tam 40 gün önce sıkıntıdan olacak ki ben Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca öğreneyim, İngilizce'yle Almanca'yı da geliştireyim de işime yarasın dedim. Etrafımdan bir kişi de çıkıp bana ne işine yarayacak turist mi gezdireceksin? demedi. Bende gereksiz bir gaza gelip her türlü imkanı kendime sağladım. Hepsinden öte odamı bir Fransızca okuluna çevirmekle işe başladım. Karşıma çıkan cümleler sıradan "adın ne?, nerelisin?" den sonra sırasıyla şöyle bir hal almaya başladı;

Nerede yaşıyorsun?
O nerede yaşıyor?
Mutlu musun?
Onu seviyor musun?
Seni ne mutlu eder?

Tabii ki arka arkaya olmasa da aradan seçilmiş bu sorular kalp içine alınmaya, yanına yıldızlar konmaya başlandı. Sevgilimin adı olan kelimenin de okuma parçalarında sık sık karşıma çıkmasıyla son raddeye gelen beyin dalgalarım en sonunda haykırdı "sikerim bu aşkın ızdırabını ulan"!
Haydi gel başlangıç seviyesi Fransızcamla  bunu anlat!
Başladığı gibi bitti serüvenim.
İlk gün nerede yaşıyorsun sorusunun hemen arkasından gelen o nerede yaşıyor sorusuyla kapanan kitap, yerini günlüğüme bırakıp, özlem dolu haykırışlarımla "neden ulan neden" serzenişlerine sebep oldu.
İkinci gün, yeni bir hevesle açılan kitap, mutlu musun? sorusuyla, derdime dert katarak, kulağıma derhal kulaklıklarımı takarak Murat Boz'dan Özledim'i 30 kere üst üste dinleme etkisine sebep oldu.
Üçüncü gün, yine yılmadan olur böyle şeyler, o da benim hassasiyetim gazıyla açılan kitapta onu seviyor musun? sorusunun ardından onu ne kadar sevdiğimi düşünmemle, bir sonraki konuda "seni ne mutlu eder?" soru kalıbının içinde barındırdığı gizli özne bana son kurşun etkisi yarattı ve benimle her daim taşak geçmekten hiç çekinmeyen evrenin mesajının Fransızca'dan uzak dur olduğunu düşünerek bu sayfayı kapatma kararı aldım.
İspanyolca ve İtalyanca'yı denemekten ürküyorum. Evren bu, aşk mektubu bile bırakır kitaplarımın arasına...
Maksat ne kadar özlediğimi ölçmekse sevgili Evren, ya da sabrımı denemekse, eğitim hayatıma mani olma derim. Malum bünye 25 senedir okumaya alışmış...
Yok, okuyan bu kız kafayı yemiş, her boku buna bağlıyor diye düşünüyorsa ve bu olayda evrenin parmağı yoksa o zaman vay benim halime.
Bari aşka gelen duygusal bir insan olsaydım da şiir falan yazıp posta gazetesine gönderebilseydim.

Kuru kuru özlem içimi kuruttun ya!


Öpüldünüz...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder