-->

8 Şubat 2013 Cuma

Yok ki dudak büzmüş bir fotoğrafım!

Belki de bütün problem bu...
Ya da mekan tuvaletlerinin aynasından çekilmiş bir fotoğrafımın olmaması...
Yoksa hayatıma bakıyorum da, içimde yaşayan Küçük İbo'nun hiç bir açıklaması olamaz. Mizacım mı bu acaba desem? Yok, bu kadar acıların çocuğu olmam için Akrep burcu olmam lazım. Yalnız benim için böyle durup dururken kımıl kımıl olmaya başladığında, hemen arkasından illa gerçek bir sorun bulurum ben, olmadı yaratırım yani. Bu ruh halim biraz da bütün gün evde olmamla alakalı da olabilir aslında.
Ya da bu adamın bütün gün çalışması ve uyuması da olabilir.
( Blogger burada dayanamayıp gerçek karın ağrısını açıklamıştır).
Ama gerçekten bu olay fena halde can sıkıcı bir hal almaya başladı. Anladık çok yoğun, anladık çok yoruluyor. ( o anladık lafın gelişi, anlasaydık, çemkirmezdik). "Ben bu hayatın neresindeyim" tribi atmama taş çatlasın 3 saat var. İnsan sevgilisine nasıl bu kadar az zaman ayırır diye anlayışsızlık dolu, kol kadar mesajlar atmak istiyorum bazen. Sonra hemen geçiyor ( aslında geçmiyor, belki de yemiyor). Arada mesafelerin olduğu ilişkiler daha bir pamuk ipliğine bağlı oluyor gibi geliyor bana, bundan ötürü daha bir sakin olmak gerekiyor ya ama ben tripten ve panikten yaratıldığımı daha önceki yazılarımda belirtmiştim. O değil de ya bu kadar görmeye görmeye, konuşmaya konuşmaya bir birimizden soğursak?
Keşke ben böyle kaptırmış yazarken arkamdan "kalk kız soğan doğra" diyen bir annem olaydı da biraz kafam dağılsaydı.
Of,
Olmadı değil mi bu yazı?
Zaten ben de olmamışım ki yazı olsun.
Halil Sezai'yi getirin buraya.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder