-->

24 Mart 2014 Pazartesi

Bayan Pire

Bu gün ele alacağım konu annem. Uzmanların da incelemeye alması gereken ve buralarda harcanan biri olarak en azından benim blogumda bir sayfayı fazlasıyla hak ediyor. Beni O'nu yazmaya iten son damlayı sona bırakarak , size bugün annemi "özetle" anlatmak istiyorum.
Bağdat Caddesinde kulağında bol taşlı kocaman pembe kulaklıklarıyla müzik dinleyerek dolaşan bir kadına rastlarsanız bilin ki o benim annemdir, diyelim orada denk gelmediniz, toplu taşımada kulaklıklarından son ses fışkıran müziğiyle, paylaşımcı ruhunu ortaya koyan, müzik dinleme aşkıyla ergenlere taş çıkartan kadın da benim annemdir. Şahsen ben o salonda kulaklıklarıyla müzik dinlerken , odamdan onu duyabiliyorum.
Bu bayan pire sabahın 6'sında kalkar, 8 gibi dışarı çıkar, yürüyüşünü ve günlük market alışverişini yapar, bütün esnafla kankadır benim annem, herkesin özel hayatını bilir, iki dakikada terapisini yapar. Sokağa çıktığı anda bütün alıcıları açıktır. Size baştan aşağı, inceleye inceleye bakan biri varsa o muhtemelen benim annemdir. Hatta bazen beni dürtmekten öte savurur, niye sağıma soluma bakmıyorum diye. Bunu yapmışsa yanımızdan muhtemelen yakışıklı bir çocuk geçmiştir ve o çocukla bakışmam gerekmektedir. Zaten ona kalsa benim içim ölmüş.
Bir de sosyal medya uzmanıdır kendisi, ne hikmetse o Facebook kendi kendine çıkış yapar. O bir şey yapmamıştır ama giremiyordur. Ne var ki şifresini girer olur biter demeyin. O şifrelerini asla hatırlamaz, mail adresinin de şifresini hatırlamaz, ve ben bu olayı çözmediğimde de bir ergen edasıyla suratını asar. Yaklaşık 6 aydır Facebook annemin ekmeği , suyu gibi bir şey oldu. Telefon elinden düşmüyor. Evde , yolda , yatakta annemle telefonu bu Facebook yüzünden muhteşem ikili olmuş durumda. O arkadaşlarıyla mesajlaşmaları bir türlü bitmiyor. Kısaltarak yazılmış kelimeler, gülen yüzler havalarda uçuşuyor. Durum böyleyken birden kendimi anneme yeter nedir senin bu bik bik mesajlaşman , çok oldu artık cümlesini kurarken buldum. Kişilik bozukluğu oldu ben de , ergen çocuğum var hissine kapıldım. Teknolojiyle yeni tanışan, Facebook'a düşkün anneyle baş etmek çok zor. Bir de iyi niyetli, kim eklese kabul ediyor, biri bir şeyini beğense teşekkür ediyor. Anne diyorum, bu kim, bununla niye arkadaş oldun, arkadaşının , arkadaşının, arkadaşıymış, yok efendim meslektaşmış, yok efendim iyi biriymiş o anlarmış. Bana olsa, küfür eder engellerim. Kendisi baya hümanist çıktı. Kontrol etmedim ama muhtemelen benden daha çok arkadaşı vardır.
Neyse sosyal medyayı bir kenara bırakırsak, bir de annemin kendine ait bir lugatı vardır. Çöz çözebilirsen, onun zihninde her şeyin  adı başkadır. Ezbere bilmezsen anlatamazsın. İnsanlara da kendi yakıştırdığı bir isimle hitap etmekten yanadır. Ve düzelttiğinde de ağır tepkiyle karşılaşırsın. Ben annem sürekli adını yanlış söyledi diye doğrusunu tekrarlayan birini , annemin yarım saatlik beyin yıkamasıyla, yeni adını kabullenmiş ve gözleri baygınlıktan yarıya inmiş vaziyette buldum. Adam kimlik değişimine girdi resmen.
Benim de başıma bu isimlerle alakalı bir durum geldi tabii,
Geçen hafta annemle yine caddedeyken para çekmek için ayrı bankalara gitmemiz gerekti ve onun işi benden önce bitince beni aradı. "Gariban Kafe'nin" oradaki ışıklarda buluşalım dedi, orası neresi dememe de fırsat vermeden kapattı.
Ulan diyorum, Bağdat Caddesinde Gariban Kafe diye bir yer yok. Zaten o isimde bir yer de açılmaz. Sonradan öğrendim ki Carribou Cafe annem için Gariban Kafeymiş... O gün bu gündür içimde adamlara karşı garip bir acıma hissi başladı. Her daim tıklım tıklım olan kafeye annemin sayesinde acır oldum.
Bir de annemin meşhur aramaları vardır.
Birlikte bir yere gitmediysek, annem ruhen benim yanımdadır, ve bu ruh, bedenlenmek için telekomünikasyondan beslenir. Ben annemle aynı semtte ama ayrı yerlerdeyken annemin beni arayıp, oralarda hava nasıl sorusuyla bile karşılaştım. Tabi siz gülüyorsunuzdur ama bu aramalar bizim tek kavga sebebimizdir. Neyse konuyu sevimsizleştirmeyelim. Bir de onun dışarı da benim evde olduğum zamanlar vardır, ki o benden daha sosyal biridir ve bu durum çoğunluktadır. O dışarıdayken, o telefon nadiren açılır. Üçüncü çalışa kadar açmadığımda paparayı yiyen ben, 26 cevapsız aramam, üç panik atağım ve o panikle bir yükselip bir düşen tansiyonumdan devrilmiş gözlerimle anneme takriben bir saat sonra ulaşırım ve ay canım pardon duymamışım, neden bu kadar korktun ki tepkisiyle karşılaşırım. Ve yine içime o manyak anne kaçar, o lanet kulaklıklarından duymamışssındır, nedir bu müzik dinleme , yettin artık sen cümlelerini kuracak konuma gelmişimdir. Ve annem yine aynı rahatlıkla salına salına evine döner....
Bu örnekleri detaylandırmaya devam edersem, ikinci kitabımı annemin üzerine yazmam gerekecek, çünkü annemle her yeni gün yeni bir maceradır.
Ama beni annemi yazmaya iten diyalogumuzu buraya yazmadan tabii ki yazıyı bitirmeyeceğim;

Bu öğlen, mutfakta ben kahve yaparken, annemde kedinin ciğere baktığı gibi yan inşaata bakmaktaydı...

-Annem: Hayatta en çok istediğim şeylerden biri şu kepçeleri kullanmak
-Takıntı: Ne kepçesi anne, çorba kepçesi mi?
-Annem: Yok, ne çorbası yea, şu inşaattaki kepçeleri görmüyor musun? Adam ne güzel kullanıyor.
-Takıntı: Anne, saçmalama, hem zaten yasak onları sen kullanamazsın.
-Annem: Yooo, ben çocuklarla konuştum bu sabah, söz verdiler, beni bindirecekler kepçeye, bugün ellerim doluydu, başka güne söz aldım.
-Takıntı: Guluk ( yutkunma sesi )

Evet sayın okuyucu, annem yarın yan inşaata kepçe kullanmaya gidiyor...
Öbür gün de harç karar artık...

4 yorum :

  1. hahahaha çok eğlenceli kadınmış annen, arkadaş olmak isterdim:)))

    http://belgin-ce.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aaaa yanıtlarım çıkmamış ama benim :( anneme belirteceğim bu talebinizi:)

      Sil
  2. Sevgili Takıntı, yazılarını severek okuyorum. Yazında anneni çok güzel anlatmışsın. Yazın sayesinde anneni gözümde canlandırdım diyebilirim. Bugünden itibaren seni takibe alıyorum. Seni de kendi blog sayfaıma beklerim. bilgicellim.blogspot.com

    YanıtlaSil
  3. size de yorumum görünmemiş :) teşekkür ederim güzel sözleriniz için , geliyorum sizin bloga :)

    YanıtlaSil