-->

6 Nisan 2014 Pazar

In a relationship with ayrıntısı...

Geçen hafta iki senedir ilişkisi olan yakın arkadaşımın evlilik teklifi rezervasyonunu birlikte incelemiştik...
Sonra ben bu konuyu kafamdan attım gitti, adam da benimle mesajlaşa mesajlaşa sevgilisinin yanına gitti. Yok korkmayın ben sonra buna aşık oldum falan yazmayacağım öyle bir durum yok, bugüne kadar olmamış, bir adama da aşık olmak için 4 sene bekleyecek değilim . Bu olay bana yapıştı kaldı sanırım...
Geçen hafta, yine böyle bilgisayar başında olduğum bir zamanda senelerdir facebook listemde olup da bana bir kez olsun nasılsın dememiş bir arkadaş bana naber deme gafletinde bulundu. Bir koyu muhabbettir gidiyor, muhabbet iki saati aşınca bende bir merak hali hüküm sürmeye başladı tabi, açtım paşamızın profilini didiklemeye başladım. Ya bu bana yazıyorsa bununla olabilir aslında bir şans vermek lazım dememle adamın ilişkisi olduğunu görmem, kızın profiline girmemle, adamın kıza evlenme teklif ettiğini görmem arasında 30 saniye var yok. Neyse haliyle ondan sonraki muhabbetlerimizde bende bir isteksizlik, bu niye yazıyor o zaman ya düşüncesi başladı. Yine de terslemedim. Çünkü ben bir şey fark ettim, ben böyle sevgilisi olup da bana yavşak yavşak yazan adamları terslemiyorum. Sevgilileri var diye trip atıyorum. Çaktırmadan laf sokuyorum falan. Sanki sevgilileri benmişim gibi. Hepsinde müthiş bir benzerlik var , bizim sevgililerimiz bize karışamaz havası. Halbuki ben biliyorum, bunlar kızların yanında illa ki süt dökmüş kedi, hariçten gazel okuyor paşalarımız. Ben uzaktan bakınca ideal sevgiliyim sanırım. Herkeste ah keşke onunla başlamasaydım, sen daha önce neredeydin havası. Ben neredeydim sahi? Nerede olacağım, birinin başının etini yiyorumdur ben de...
Bilmiyorlar ki gelen gideni genelde aratır. Yani ben de uzaktan göründüğüm gibi ideal sevgili falan değilim, boşuna sohbetimin mantık sınırlarının üst seviyelerinde dolaştığına bakmayın da diyemiyorum. Bir bakıyorum ki yazdıklarıma, insan neden sevgilisinin gittiği yerlere karışsın ya olur mu öyle saçma şey cümlesini bile kurmuşum. Kendimden şüphe ettim o an. Nasıl olmasın öyle bir şey.... Yani ben karışırım, üstelik öyle bir karışırım ki, o an attığım trip mesajları cm ile ölçülse kolum daha kısa kalır.
Neyse bu başı bağlı adamcıklarımızın konusunu atlattıktan sonra, dün bir de asker psikolojisiyle mücadele ettim. Bu arkadaşımızın bana yavşamasına ben sebep oldum sayın okuyucu. Ama tamamen saftiriklikten. Şimdi bu arkadaşımız benim üniversiteden arkadaşım olur. Arkadaş dediğim, okulda bir kez olsun selamlaşmadığın ama tanıdığın o çocuk tipi vardır ya, işte bu da o kadrodan. Ben bu adamı, mezun olduktan üç sene sonra bir gece rüyamda gördüm. Hatta adamı o kadar unutmuşum ki, rüyamda gördüğüm adamın o olduğunu facebook'ta görünce anladım. Ve çocuğa yazdım, seni rüyamda gördüm diye. Rüyamda gayet masumane bir evlilik rüyasıydı. Lakin bu onun askere gitmesine bir ay kala bana yavşamasına mani olmadı. Ben bu Kezban'ı götürürüm dedi herhalde , ben de buna uzun bir mesaj attım,ağır trip içerikli,bu da bana bir daha yazmadı, muhtemelen askere gitmeden önce daha mühim işleri vardı :) Askere gitti, muhtemelen gideli 4 ay olmuştur.Ve dün çat diye naber mesajı geldi. Ortaya karışık bir geyik çevirdik, üstü kapalı hafif kıvamlı ve bu sefer oldukça seviyeli bir yavşamayla karşılaştım. Trip mesajımın geçici de olsa işe yaradığı ilk adam olsa gerek...
Şimdi tüm bunlardan bize ne diyecekseniz, ben sosyal mesaj vereceğim, bunları onun için anlattım.
 "Başınızdan büyük bir aşk geçtiyse, ve ben bunu aşarım dediyseniz, sanırım evren size al aşabiliyorsan bu mallarla aş demek için saçma sapan denekler gönderiyor , onun için aşmayın, akışına bırakın... "

Not: Yarınki konumuz eski sevgilimin kapak fotoğrafını beğenen kızın profilindeki bir saatlik operasyonum, ve kendime çıkardığım altın değerindeki evrensel sonuçlar.
Haydi kalın sağlıcakla!

2 yorum :